Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Meclis Bütçe görüşmelerinde önemli açıklamalarda bulundu. Dışişleri Bakanı Fidan'ın ifadeleri detaylı olarak şu şekildedir:

Günümüzde birçok uluslararası sınama birbirine bağlı bir şekilde gelişmekte ve bu durum, bu zorlukların üstesinden gelmeyi zorlaştırmaktadır. Bu sorunlarla başa çıkabilmek için güçlü bir uluslararası birlik ve koordinasyon şarttır.

Ne yazık ki, mevcut uluslararası sistem bu sınamalara yeterli yanıt verme kapasitesinden uzaktır. Uluslararası normlar sürekli olarak zayıflamakta. Dolayısıyla, 2025 yılı uluslararası arenada belirsizliklerle dolu bir dönem olarak öngörülmektedir. Değerli milletvekilleri, ülkemiz, kırılgan bir coğrafyanın merkezinde yer almakta ve bu nedenle müreffeh bir gelecek için bu riskleri önceden doğru analiz edip etkili bir şekilde mücadele etmemiz elzemdir.

Bu bağlamda Türkiye, küresel dönüşümleri yakından takip ederken milli çıkarları ve hedefleri doğrultusunda etkili, yönlendirici ve belirleyici bir dış politika izlemektedir. Dışişleri Bakanlığımız, milli güvenlik sistemimizin temel unsurlarından birini oluşturmaktadır. Bu çerçevede bakanlığımız, köklü diplomasi geleneğinden aldığı ilhamla ülkemize yönelik tehditleri ortadan kaldırmak için özveriyle çalışmaktadır. Türkiye, 261 dış temsilciliği ile en geniş diplomatik ağa sahip üçüncü ülke konumundadır. Bu geniş diplomatik yapı, proaktif politikalar izleme ve muhataplarımızla güçlü etkileşimlerde bulunma imkânı sunmaktadır. Ülkemiz, bölgesel etki alanının yanı sıra çok taraflı platformlarda da aktif politikalar yürütmektedir. Ülkemizin yoğun çabaları sonucu, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreterliği görevine Büyükelçi Feridun Sinirlioğlu seçilmiştir. Farklı coğrafyalardan gelen, çeşitli stratejik çıkarları temsil eden 57 ülkenin oylamasıyla bu göreve gelmesi, ülkemizin uluslararası alandaki saygınlığının bir göstergesi olmaktadır.

'SURİYE 8 ARALIK İTİBARİYLE YENİ BİR DÖNEME GİRİYOR'

Suriye halkı ve Suriye, 8 Aralık itibarıyla yeni bir döneme girmiştir. Suriye krizinin başlangıcından bu yana, devletimiz tüm kurumlarıyla bu durumu yakından takip etmektedir. Bilindiği üzere, Suriye sadece Türkiye’nin komşusu değil, aynı zamanda diğer ülkelerin de komşusu olup, küresel ve bölgesel güçlerin menfaat mücadelesine sahne olmaktadır. Adeta bir matruşka gibi, değişik stratejik hesapların yapıldığı, belirsizliklerle dolu birçok oyunun sergilendiği bir yer haline gelmiştir. Türkiye’nin 13 yıldır sergilediği stratejik sabır ve dikkatle inşa ettiği politika, artık farklı bir aşamaya geçmiştir.

2016 yılından bu yana Türkiye-Astana süreci çerçevesinde çatışmaların sona erdirilmesi sağlanmıştır. Hem önceki görevimde hem de şu anda krizin tüm aşamalarında yer aldım. Ancak ne yazık ki Suriye rejimi, yaratılan arkadaşlık ortamını halkın sorunlarının çözümünde fayda sağlamada kullanmamıştır. 2016’da savaş durdurulmuştu ve muazzam bir fırsat doğmuşken rejim ve müttefikleri, halkına demokratik bir anayasa sunmak yerine, kayıtsız kalmayı tercih etti. Hükümetimiz samimi niyetler sergileyerek her zaman için diyalog masasında yapıcı bir yaklaşım göstermeye hazır oldu.

'REJİM KENDİ ÇIKARLARINI DÜŞÜNDÜ'

Zaman geçtikçe devlet, siyasi, ekonomik ve sosyal açıdan maalesef çöküşe doğru gitmiştir. Son iki yılda durumu yakından izleyenler bilir ki, devlet tümüyle iflas etmiş bir haldeydi, yalnızca küçük bir dokunuş bekliyordu. Cumhurbaşkanımız, bu durumu fark ettiğinden, artık mevcut bürokratik mekanizmalara tıkanmaktansa doğrudan müdahil olmuştur. Şimdiye kadar, gözlemlediği raporlardan ve yapılan eylemlerden çıkardığı derslerle, olayın gidişatını görmekteydi. En üst düzeyden en yüksek teklifi sundu, ama buna da yanıt alamadı. Ancak bu, Suriye rejiminin karşılaştığı olumsuz durumu engelleyemedi. Halktaki memnuniyetsizlik ve rejimin neden olduğu kayıplar birleşince Suriye rejimi tarihe karışmıştır. Cumhurbaşkanımız, Suriye'deki yaklaşan süreci öngörerek, ülkemizle diyalog başlatılması ve muhalefetle ulusal uzlaşının sağlanması çağrısında bulundu. Ancak rejim, Suriye halkının yararına değil, dar çıkarlarını dikkate alarak bu fırsatı değerlendiremeyip kaybetmiştir. Türkiye, her zaman ve her koşulda Suriye halkına yardımını esirgememiştir.

'GEREKLİ TEDBİRLER ALINIYOR'

Geçtiğimiz hafta Rusya, İran ve Arap ülkeleri ile yaptığımız pek çok temasın yanı sıra, şu anda daha birçok ülkeyle yoğun bir diplomasi trafiği sürdürmekteyiz. Bu müzakereler ışığında, uluslararası alanda yön verme gayretlerimiz sürmekte ve ülkemiz açısından sağlıklı, sürdürülebilir dengelerin kurulmasına yönelik çalışmalar yürütülmektedir. Suriye'deki gelişmelerin etkileri, ülkemize yönelik yansımalarıyla birlikte titizlikle değerlendirilmektedir ve bu bağlamda gerekli önlemler alınmaktadır.

'İSRAİL'İN SALDIRGANLIĞI DEVAM EDİYOR'

Suriye’den tahliye süreçleri ve sınırımızdaki hareketlilik çerçevesinde kriz merkezi aktif hale getirilmiştir. Değerli milletvekilleri, İsrail'in uluslararası hukuku ihlal etmeye devam ederek Suriye’deki gelişmelerden fayda sağlama çabalarını artırdığını maalesef görmekteyiz. Suriye topraklarına giren İsrail, işgalci zihniyetiyle Suriye’nin egemenliğini ve toprak bütünlüğünü tehdit etmektedir. Suriye halkının barış ve huzura ulaşma yolunda ilerlediği bu süreçte, durumu tehlikeye atmaktan başka bir niyetle hareket etmektedir. Gazze'yi haritadan kaldıran İsrail şimdi de Suriyeli kardeşlerimizin geleceğini tehdit etmektedir. Netanyahu, Golan Tepeleri'nin İsrail toprağı olduğunu açıkça belirtmekten çekinmemektedir. Zihniyet değişmediği sürece, saldırganlık, zulüm ve hukuksuzluk devam edecektir. Türkiye olarak, geçmişte olduğu gibi Suriyeli kardeşlerimizin yanında durmaya devam edeceğiz. Ayrıca herkes şunu bilmelidir ki, Suriye'nin terörizmin merkezi haline dönüşmesine müsaade etmeyeceğiz.